@eyvahkocamkaravanaldı, Gamze Asıltürkmen ile Röportaj
@eyvahkocamkaravanaldı, Karavan merakınız ve maceranız nasıl başladı?
Eşimle ben haftanın 6 günü çalışan bir çifttik. Bize kalan bazı cumartesi günleri ve Pazar günleriydi. Bu dinlenme anlarını nasıl değerlendireceğimizi şaşırıyorduk. Her pazartesi olduğunda yorgun başlıyorduk haftaya. Çünkü bu kısa zaman dilimini sevdiklerimizle geçirmek istesek ya trafikte yoruluyorduk ya da buluşmamayı tercih ediyorduk. AVM dinlenmeleri malum. Yeni dünya düzeninin insana yaptığı en kötü şey olduğunu fark etmediğimiz dönemlerdi. Alışveriş yapmak dinlendirir, sakinleştirir gibi bize öğretilen ve bizi tüketen denemelerimiz oldu. AVM içindeki yüksek uğultu, yapılan gerekli gereksiz bir sürü alışveriş sonrası, kapalı devre havalandırma ile müthiş bir yorgunluk ile evimize dönüyorduk. Anlayacağınız mutsuzduk ve ben bunun farkında da değildim. Bir süre sonra aileye oğlumuz da katıldı. Hareketli bir çocuktu. Tabii ki hareketli bir apartman çocuğu olmak ayrı bir mutsuzluk durumuydu. Belediyelerin bizlere verdiği o küçük parklar yetmiyordu. Fırsat buldukça şehrin 50-60 km ötesindeki büyük yeşil parklara gidip (yine trafik) çocuk eğlensin enerji atsın diye saatlerce nöbet tutmaya başlamıştık. Sonra kurs denemelerimiz oldu. Aikido, bateri, oyun grupları gibi… Bunda da hafta sonu nöbetçi ebeveyni olduğumuz gibi oğlumuz da bizimle birlikte mutsuzluk kervanına katıldı. Bu kadar yoğun çalışma temposunda tabii ki o da payını aldı ve 2 yaşını doldurur doldurmaz tam gün kreşe verdik. Bizi sakinleştiren deniz ve doğa olduğunu ilk eşim fark etti. “Karavan alalım mı?” diye başlayan ilk soru ile ben 2 sene direndim. Çünkü karavancılıkla ilgili hiçbir şey bilmediğim gibi araştırmalarımda da bir şey bulamıyordum. Çok fazla teknik bilgi vardı ama yaşamsal olarak bir bilgi yoktu. Nereye park edilir, tuvalet durumu nedir, çocukla nasıl olur, arabada yatmak fikri tuhaf geliyordu. Evet karavanı büyük bir araba olarak görüyordum. Maalesef ön yargılar insana zaman kaybettiriyor. Karavan alma fikrini red ederken aile baskısı da çok fazla vardı. Motokaravan ki o zaman çekme karavanın şekli bile aklıma gelmiyordu, satın almak için ciddi bir bütçe ayırmamız gerekiyordu. Tüm aile ve yakınlarımız bir çocuğumuz olduğunu, o parayı arabaya vereceğimize bir ev almamız gerektiğini, karavanı alıp pişman olursak satamayacağımızı, emekli olunca ne yaparsanız yapına kadar çeşitli olumsuz düşüncelerle de savaş veriyorduk. Eşimin ısrarlarına dayanamayıp hadi deneyelim dedim. Hayalini kurmaya başladığımız karavana biraz biriktirdiğimiz biraz da banka kredisi kullanarak ulaştık.
İlk aldığımız karavan alkovenli, İtalyan yapımı devasa bir araçtı. Bunu şimdi böyle anlattığıma bakmayın, benim için koskocaman bir araç, kamyon gibi bir şeydi…
İlk hazırlığımı düşünüyorum da, küçücük bir çocuk, çocuk için gerekli tüm detaylar, porselen tabaklardan, koca koca valizlere kadar, ilk kampa sığamamıştık. Gülerek hatırladığım ama asla unutmağım günlerdi. Bu kadar eşyanın hiç kullanılmadan eve geri getirmem ile aydınlama başladı…
@eyvahkocamkaravanaldı Geriye dönüp baktığınızda şu an geldiğiniz nokta sizi şaşırtıyor mu, nereden nereye diyor musunuz?
Şaşırtmaktan daha çok doğru yolu bulmuş gibi hissediyorum. Huzuru yakalamış olmanın verdiği mutluluk, iyi ki emekli olmayı beklemeden erkenden başlamışız. Çocuğumuzu zorla, para ile değil de isteyerek ve severek sosyal bir şekilde büyütüyoruz. Şimdi kendi karavanının hayalini kuran yetişkinliğe adım atmak üzere, kendine güvenen bir insan görüyoruz. Bu bizi çok mutlu ediyor. Yaşıtlarından daha pratik düşünen, kamp arkadaşlıklarıyla birlikte yakaladığı özgürlük, kendi içlerinde kurdukları disiplin, istemediği bir şeye hayır diyebilen, istediği bir şey için de talep edebilen, iletişim kurmaktan çekinmeyen, Ocak ayında denize girebilmek, Temmuz ayında kar topu atan, istendiğinde her şeyin mümkün olduğunu fark eden bir çocuk oldu. Bu çocuğumuz ile ilgili kısmı tabii, eşim ve bendeki değişim ya da adaptasyon daha farklıydı. Eşim iş bölümü yapan, trafikte sinir krizi geçirip asabi hareketler yaparken, yolda olmanın tadını çıkaran biri oldu. Gamze’ye ne oldu? Gamze’nin korkuları bambaşkaydı. Ev ile uğraşırken bir de karavanla mı uğraşacağım diyen kadın gitti. Hafta sonlarını temizlik, AVM, çocuk kursu gibi anlara ayırırken şimdi daha programlı oldum. Hafta içi tüm yapılması gerekenleri bitirip, hafta sonu kesinlikle kampta olacak şekilde kendimi programladım. Benim için dünyanın haftası 5 gün, ailemle kamp, doğa zamanımız 2 gün. İlla gezmek kilometre yapmak değil, bazı hafta sonları, sabah akşam kahvaltı ederek, kendimizi yormadan, hiçbir şey yapmadan geçirdiğimiz günler de oluyor. O kadar enerji dolu dönüyoruz ki, o enerji kaybolmadan Cuma akşamına kadar zaman geçirebiliyoruz. Sonra tekrar enerji depolamaya kampa… Bende asıl değişiklik karavancılıkla ilgili bu kadar bilgi edineceğimi bilmiyordum. Bu kadar keyif alacağımı da…
@eyvahkocamkaravanaldı Takipçilerinizden nasıl tepkiler alıyorsunuz, sizi çok şaşırtan bir soru veya deneyiminiz var mı?
Takipçi değil de ailem diyelim. İlk yazımı yazdığım zaman bir amacım yoktu. Bir iki kişiye ulaşırsa belki bir kişiye faydası olur demiştim. İlk tecrübemi yazıp 8 ay dönüp bakmadım bile. Bir ara merak edip girdiğimde inanılmaz bir etkileşim olduğunu gördüm. Herhalde böyle bir mutluluk kolay yakalanmaz. Teşekkürler, sorular, ismimi merak edenler… Hala gülümseyerek hatırlıyorum… Muhteşem ailem benim. Hiç unutmam kış kampına gidecektik. Öncesinde “Bekle bizi Abant” gibi bir paylaşımda bulunmuştum. Sıkı giyinmem için, üşütmemem için kıyafetlerimi ona göre seçmem için iyi niyetli dilekler gelmeye başlamıştı. Ekrana bakarken gözlerim dolmuştu. Çok şaşırdığım çok şey oldu ama en çok blog ismimdeki “Eyvah” kelimesinin ironi olduğunu anlamamaları ve hakaret edilmesi çok üzmüştü beni. Hakaret değildi üzen, ironiyi anlamamaları… Unutmadan şunu da söylemeliyim, ilk karavanla yola çıktığımızda trafikte karavan müthiş bir hoş görü sergileniyor. Benzin istasyonlarında içeri bir anda bir kafa uzanıp “kaça mal oluyor böyle bir karavan?” diye sorularına cevap arayan ya da “yolda arkanızdayız, ilk benzin istasyonuna çekin sizinle tanışmak istiyoruz” diye yaşadığımız anılarımız var. Eğlenerek başladık, eğlenerek ve öğrenerek devam ediyoruz.
@eyvahkocamkaravanaldı Siz çekme karavan kullanıyorsunuz, bizim için kendi deneyimlerinizden yola çıkarak motokaravan ve çekme karavan ile ilgili kısa bir değerlendirme yapabilir misiniz?
Karavan dünyasının en çok sorulan sorusudur, “Motokaravan mı? Çekme Karavan mı?” Keşke bunun kısa bir değerlendirmesi olsa… Dört sene motokaravan 5 sene de çekme karavan kullanmış biri olarak öğrendiklerimi paylaşabilirim. Ama bu sorunun cevabı bu soruyu soran kişinin yaşam tarzındadır. Size uygun olanın hangisi olduğuna siz karar verebilirsiniz.
Kısaca şöyle sıralayayım:
Titiz biri iseniz çekme karavan tercih edilmeli. Motokaravanda seyir halindeyken cam açılması ile birlikte içerisi toz oluyor. Yataklar, mutfak falan hep toz oluyor. Kamp alanına gittiğinizde sağlam bir temizlik bekliyor sizi.
2 kişiyseniz kesinlikle motokaravan, sürücü mahali ile birlikte aslında motokaravanların iç kullanımı çekme karavana göre daha dar.
2 yetişkin bir çocukluysanız da motokaravan olur ancak nüfus dört ve üstüyse çekmeden şaşmayın.
Kısa süreli kamplar ama bol yol almak istiyorsanız motokaravan, ben giderim kampta 3-4 gün kalırım, arabamla da her yeri gezerim diyorsanız çekme karavan.
Motor vergisi, yakıt tüketimi, ekstra araç sizi yoracaksa çekme karavan, bütçe olarak yeterli iseniz motokaravan.
Çekme karavanlar motokaravanlara göre daha hızlı alıcı buluyor.
Motokaravanlar genellikle 2 kişi taşıma ruhsatı oluyor, arkada yolcu taşımak yasak. Eğer ruhsatınız iki kişilikse ve çekirdek nüfusunuz ikiden fazla ise hiç zorlamayın, çekme karavan alın ya da motokaravanınızın ruhsatının kaç kişilik olduğunu bilerek alın. Yeni yeni motokaravan üreticileri 2+2 gibi ruhsatlandırma yapmaya başladılar. Lütfen talep edin.
Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Eğer başka bir soru varsa seve seve cevaplarım.
Türkiye açısından kamp – karavan konusunda en beğendiğiniz rotalar hangileri oldu, keşke hep burada yaşasam dediğiniz yer oldu mu?
Sadece çekme karavanla 150 bin kilometre yaptık. Ondan önce motokaravanla da gezdik. Onunla kaç kilometre yaptığımızı bilmiyoruz. Bu bilgiyi vermemin sebebi tüm bu yolları sadece Türkiye’de yaptık. Zaten memleketimi seviyordum ama gezdikçe aşık oldum. Büyük şehirlerde yaşayan kişilerin bunu fark etmesi biraz zor olabilir. Standart şehir insanı, standart tatil yerlerine gittiklerinden dolayı fark etmiyorlar maalesef. Kamp konusunda hala gerideyiz. Neye göre? Üretilen karavan sayısına, kurulan hayallere, ülkemize gelmek isteyip de kamp alanı bulamadıklarından geri dönen turistlere, kişisel arabası için bile otopark sıkıntısı yaşayan bir kişinin, karavanını nereye park edeceğini bilememesine göre…
Karavanlar için kamp alanları oluşturmak için bir çok insan girişimde bulunuyor. O kadar masraflı bir girişim ki bu. Öncelikle yeri bulmak, kiralama veya satın alma için müthiş bütçeler ayırma, karavanlar için elektriğinin suyunun olması, en önemli konusunun ruhsatlandırılması gibi sıkıntıları var. Bir çok girişimci daha bu ana kriterleri yerine getirmek için çabalarken vazgeçiyor. Söyleyebildiğim her platformda dile getirmeye çalışıyorum. Yerel yönetimlerin bu konuda destek sağlamaları. İnsanlara zorluk değil de yol alabilmeleri için yardımcı olabilmelerini çok istiyorum. Bu kadar karavan üretiminin ve alımının sonunda hazırlıksız yakalanıyoruz. Kamp alanları o kadar az ki, yer bulunamıyor. Düşünsenize ciddi bir bütçe ayırmışsınız, artık bir hobiniz var. Kim bilir ne kadar süredir bunun hayalini kuruyorsunuz. Hayata geçirip, ilk tatiliniz için Ege’ye doğru yol alıyorsunuz. Tatil dediğiniz şey bizim memlekette kolay elde edilen bir şey değil biliyorsunuz. Örnek veriyorum Datça’ya gittiniz, kamp alanının kapısından geri döndürülüyorsunuz, çünkü yer yok. Pandemi nedeni ile istediğiniz yerde de kalamıyorsunuz. E ne olacak şimdi? Bir aile tatilini nerede geçirecek? Karavan aldığına mı pişman olsun, bir sene önceden rezervasyon yaptırmadığına mı? Kamp alanı ihtiyacı çok acil bir durum. Bu demek değil ki karavanla özgür kamp yapamayacaksınız. Meşhur tatil yerlerinden farklı bir rota çizdiğinizde, sizi kendi köyünüze gitmiş gibi kucaklayan Türkiye ile tanışıyorsunuz. Bursa’da Gölyazı, Gökçeada, Sivas Gökpınar, Giresun, Silifke… Keşke dediğim bir yer olduğunda, diğer yer geliyor aklıma… Asla tek bir yer diyemem. Büyük şehirler hariç heryerde yaşarım gibi geliyor bana. Bir yeri sevdiren insanı oluyor aslında.
kampguru.com isimli bir e-ticaret siteniz var, burada kamp-karavan ekipmanları satışını yapıyorsunuz, böyle bir alışveriş sitesi kurma fikri nasıl oluştu biraz bahsedebilir misiniz?
Karavan sektörünün içindeyken ve öğrenirken çok mutluydum. Daha önce yaptığım veya yaşadığım iş deneyimlerinden çalışırken bu kadar keyif almadığımı fark ettim. Karavanları tanıtmak, firmalarla tanışmak, gezdiğim yerleri anlatmak, “sen de yapabilirsin” demek, ailemle yaşadığım ve yakaladığım huzuru insanlara anlatmak benim için bir hobi oldu. Tüm sosyal medya platformlarına yetişmeye çalışırken bir yandan da hiç keyif almadığım bir işi yapıyordum. Bunu çok sonra fark ettim tabii ki. Zamanla üretici ile tüketicilerden gelen daha fazla paylaşım isteği ile tam zamanımı karavancılığa ayırmak istediğimi fark ettim. Çünkü belli bir yaştan sonra hayattan keyif almak istiyorsun. Kamplarda bizim tecrübelerimizden faydalanmak isteyen, kullandığımız donanımları, eşyaları, pratik olanları, gerekli mi gereksiz mi olduklarını soran çok fazla kişi oluyordu. Hala oluyor tabii… Kampguru fikri buradan çıktı aslında. Hobimi ticarete dönüştürmek değildi niyetim. Dijital pazarlama konusunda uzman olan kuzenimize böyle bir platform olması gerektiğini anlattık. Deneyimlerimizi kendisiyle paylaşacağımızı, destek olacağımızı söyledik. Kabul etmesi ile birlikte bir mobil yaşam platformu olarak doğdu Kampguru. Kampguru’da sadece ürün satışı yok, donanımların önemini anlatan yazılar, kamp alanları, karavan imalatına kadar kişinin aradığı merak ettiği soruların cevaplarını bulabildiği bir platform. Kampguru içinde satılan her bir ürün tecrübeli karavancılar tarafından kullanılan ve tavsiye edilen parçalar. Yaklaşık 1,5 sene hazırlık evresi sürdü. O kadar çok kendimizi kaptırmışız ki, günün 20 saati çalışmaya başlamıştık. Kampguru’nun açılması ile birlikte ben tam zamanlı işimi artık bir kenara bırakmıştım. Keyif aldığım ve paylaşabildiğim bir noktada artık ben de dahil oldum. Kampguru zaman için bebeğimiz gibi oldu. Büyüdükçe daha da güzelleşecek. Seviyorum Kampguru’yu…
Karavan Almadan Önce Sorulması Gereken Sorular